An Extra Who Wants To Escape The Obsessive Male Lead Bölüm 2

Kadın arkasını döndüğünde Diello başını salladı.

 

“…İlk kez karşılaşmamıza rağmen benden elbisenin düğmelerini açmamı mı istiyorsun?”

 

“Sana izin veriyorum. Dahası…”

 

Dönüp ona bakarken, hafifçe kaldırdığı elini ona doğru uzattı. Bir anda onun mavi gözlerindeki yansımasını görebildi.

 

“Bu senin ve Argenta’nın kaderiyle ilgili bir mesele. Bizzat kontrol etmen gerekmez mi?”

 

“….”

 

Diello durakladı ve bir anlığına sessiz kaldı.

 

Bir süre sonra oturduğu yerden ayağa kalktı.

 

Tap, tap.

 

Ona tekrar sırtını döndüğünde, ayak sesleri odada yüksek sesle çınladı.

 

“….”

 

Yavaşça yaklaşan eli çok geçmeden kadının sırtına dokundu. Sadece düğmelere dokunmasına rağmen sırtında garip bir sıcaklık yükseldi. Bunun gerginlikten mi yoksa Diello’nun ateşi kontrol etme yeteneğinden mi kaynaklandığını anlayamadı.

 

Tuk.

 

Eli yavaşça elbisesinin düğmelerini çözdü. Bir süre sonra Krua boynunun ve sırtının etrafında, adının kazılı olduğu bölgenin açığa çıktığını hissedebiliyordu.

 

“Dikkatli bak. Bu benim sahte olduğumun kanıtı.”

 

Gerginlikten dudaklarını ısırsa da bu, yapması gereken bir şeydi. Farkında olmadan yumruğunu sıktı.

 

Krua Alors suyu kontrol edebiliyordu.

 

Her ne kadar zayıf olsa ve suyu tam olarak kontrol edemese de vücudundaki kanı hareket ettirebilmeliydi. Zor olsa bile, bunu yapmak zorundaydı!

 

Böyle düşündüğü anda elinden soluk mavi bir ışık çıktı. Neredeyse şaşkınlıktan duraklayacaktı çünkü düşündüğünden daha kolaydı… Yoksa gerçekten de romanda anlatılandan daha mı iyiydi?

 

Vücudunun içinde kanı hareket ettirmek bir parmağı hareket ettirmek kadar basitti. Bedene sahip olduğu için bir şeyler mi değişmişti?

 

Bu arada, Diello’nun ifadesi her geçen dakika değişiyordu.

 

Bu doğaldı.

 

Çünkü açıkta kalan sırtında, ensesinde ve sırtında adı artık bulanık olmalıydı.

 

“Bu…”

 

Eğer gerçekten gerçek Ferro olsaydı, ismi bu kadar bulanık olmazdı. Yine de bol kıyafetleri için endişelenecek vakti yoktu ve tekrar ona baktı. Diello’yu tekrar ikna etmek için doğru zamandı.

 

“Alors Dükü senin adını bedenime koymam için beni zorladı.”

 

Alors’un suyu kontrol etme yeteneğiyle, kanı manipüle edememelerine imkân yoktu.

 

“Bu benim sahte olduğumun kanıtı.”

 

Krua hemen onun mavi gözlerine baktı.

 

“Peki, şimdi benimle iş yapmak ister misin?”

 

Ona güvenmeyi denemek istemez miydi?

 

Bump.

 

Bunu sorduktan sonra elini masanın üzerine koydu.

 

Onun yüzünden, kanı hareket ettikçe acı hissetti. Yine de rahatlamıştı çünkü acının etkisiyle kendine gelmişti.

 

“Argenta Dükü sizi sahte bir Ferro ile kandırdı. Bunu duyduğuna şaşırmış olmalısın.”

 

Ona elini gösterdi ve devam etti.

 

“Başka bir deyişle, Alors Dükü ve Alors ailesi bile bunları sana söylediğimi bilmiyor.”

 

Diello yavaşça ağzını açmadan önce düşüncelerini okumaya çalışır gibi ona baktı.

 

“Sahte Ferro… Alors ailesinin bana tepeden baktığını biliyorum ama bu kadarını tahmin edememiştim.”

 

Mavi gözlerini ona dikti.

 

“Sence Argenta ailesi, aile reisini kandıran birini serbest bırakır mı?”

 

“Hayır, yaşamama izin vermezler.”

 

Diello nazik olsa da onun yaşamasına izin vermeyeceğini biliyordu.

 

“Bu yüzden sana bir anlaşma teklif etmek istiyorum… Yaşamak istiyorum.”

 

Diello’nun sözleri üzerine soğuk çay fincanına baktı ve “Yani sahte bir Ferro olmana rağmen bu evliliği sürdürmek için bir nedenim olduğunu mu söylüyorsun?” diye sordu.

 

“Evet, iki neden var.”

 

Kadın gururla cevap verince Diello kaşlarını hafifçe kaldırdı.

 

“Birincisi…”

 

Diello Argenta’nın gözlerinin içine bakarak konuştu.

 

“Argenta’nın aile reisi diğer reisler arasında en zayıf olanıdır. Bu yüzden suyu kontrol eden Alors ve rüzgârı kontrol eden Cartiel sana tepeden bakıyor. Hatta seni sahte bir Ferro ile kandırmaya çalışıyor.”

 

Krua devam etti.

 

“Eğer benimle evlenirsen, onlar tarafından kandırılmış gibi davranabilirsin. Böylece sen gerçek Ferro’yu bulup güçlenene kadar onların gardını düşürmen için sana zaman kazandırmış olurum.”

 

Çünkü onunla evlendiği anda Alors Dükü, Diello’nun sahte Ferro tarafından kandırıldığını düşünecekti.

 

“Ve ikincisi…”

 

Parmak uçlarına baktı.

 

“Argenta denizi koruyor ama henüz gelmemiş olan Ferro’nuz yüzünden denizi savunmanın zorlaştığını duydum.”

 

Gözlerini ona dikmişti.

 

“Gerçek Ferro bulunana kadar, Alors’un yeteneğini tamamen miras alabilirsem, denizi korumanıza yardımcı olabilirim.”

 

Orijinal hikâyede Krua Alors’un suyu kontrol etme yeteneğiyle doğmadığı söyleniyordu.

 

Bununla birlikte, yazar ayrıca çok sayıda güç kaynağına sahip olmaları halinde yeteneklerinin artacağını da belirtmişti. Elbette, suyla dolup taşan bir denizin önünde, en azından birazcık suyu hareket ettirebiliyordu. Böylece güç kazanabilirdi.

 

Önündeki çay fincanına baktı.

 

Ona suyu nasıl özgürce kontrol edebildiğini gösterirse Diello ikna olabilirdi. Orijinalinde Krua’nın yeteneği o kadar zayıftı ki, dökülen suyu bile hareket ettiremiyordu ancak bir süre önce denediğinde, kanını serbestçe hareket ettirebilmişti.

 

Bu sefer ne olacaktı…?

 

Sıçrama!

 

Çay fincanının içindeki çay havalandı ve bir çay fincanı şekline dönüştü…

 

…Bu zayıf bir yetenek olarak mı kabul ediliyordu? Bir bardak çayı hareket ettirmek zor değildi, peki nasıl oluyor da dökülen suyu kontrol edemiyordu? Yine de şaşırması için daha fazla zaman yoktu. Şu anda güvenilir bir kişi olmak zorundaydı.

 

Krua tekrar Diello’ya baktı.

 

“….”

 

Krua suyu hareket ettirirken, Diello’nun gözleri de onun hareketlerini takip etti. Onun bakış açısına göre, sonsuz suyla ateşi kullanarak başa çıkmak zorunda olduğu için, Krua’nın yeteneği imrenilecek bir şey olmalıydı.

 

Görelim bakalım.

 

Buna kanacak mıydı?

 

Gözleri buluşur buluşmaz Diello ağzını açtı.

 

“…Yeteneklerin dışında, dediğin gibi güçlü bir aile reisi değilim. Benimle anlaşma yapsan bile Alors’u durduramazsın.”

 

Kederli bir şekilde gülümsedi.

 

Ancak bu rol yapmaktı. Yalan söylediğini biliyordu.

 

“Hayır, onu durdurabilirsin.”

 

Kadın inatla diretti. Orijinali okumasa bile kanıtlar ortadaydı.

 

“Zayıf biri olarak biliniyorsun. Eğer durum gerçekten böyle olsaydı, Argenta’nın adamlarının çoğu çoktan gitmiş olurdu.”

 

Ne olursa olsun, Argenta şimdiye kadar hâlâ nüfuzlu bir aile olarak kalmıştı. Bu da Argenta ailesinin sağladığı faydaların bol olduğu anlamına geliyordu. Yine de ona zayıf bir baş muamelesi yapılmasının nedeni gücünü ustalıkla kontrol edememesiydi.

 

Ama orijinalini okuduğu için biliyordu.

 

O, Argenta ailesinin tarihteki en güçlü reisi olacaktı. Sadece saldırmak için doğru zamanı bekliyordu. Aslında sonuna kadar okumamıştı ama özet ve eleştiriler yalan söylemiyorsa durum böyleydi.

 

Eğer Zambak Mührü’nü silmezse en başından beri en güçlü kişi olabilirdi… Sorun o zamana kadar zaman kazanmaktı.

 

“Alors Dükü zaten sizden şüpheleniyor.”

 

Kötü şeyler yapmış insanlar bunu çok iyi anlar.

 

Alors Dükü Diello’ya tepeden bakıyordu ama içten içe hissettiği uyumsuzluk duygusunu da görmezden gelmiyordu. Zayıf bir kafa olarak bilinmesine rağmen ailelerden hiçbiri onunla bağlarını koparmamıştı. Bu yüzden Alors Dükü’nün şüpheleri olsa da yine de sahte bir Ferro yaratma çılgınlığını cesaretle gerçekleştirdi.

 

Diello gerçekten zayıfsa, Argenta’yı yenmek için bu şansı kullanmak istemiş olmalıydı.

 

Krua ona doğru eğildi ve sanki Tanrı tarafından özel olarak oyulmuş gibi görünen keskin çene çizgisini ve yüksek burun köprüsünü gördü. Diello Argenta çocukluğundan beri bu özellikleri nedeniyle yakışıklı bir adam olarak anılırdı.

 

Her neyse, neredeyse varmak üzereydi. Onu tekrar ikna etmek için mükemmel bir zamandı.

 

“Gerçekten sizi baştan çıkarmaya niyetim yok, Ekselansları.”

 

Diello’nun gözleri onun üzerindeydi.

 

“Alors Dükü’nün planladığı gibi yeteneğinizi ve imkânlarınızı elinizden alırsam Argenta ve Alors’da hoş karşılanmayacak biri olurum.”

 

Alors’ta işe yaramaz biri olacaktı ve Diello’nun yeteneğini elinden alan vicdansız biri olarak bilinecekti.

 

“Buraya geldikten sonra bile sözlerine inanmazsam ne yapacaksın?”

 

Adamın dikkatli bakışları yine kızın üzerindeydi.

 

“Bu teklifi kabul edecek kadar akıllı olacağını düşünmüştüm.”

 

Krua bir nefes verdi. Bu anlaşmayı yapamazsa öleceği anlamına geliyordu bu yüzden olabildiğince kendinden emin olması gerekiyordu.

 

Sırtını dikleştirdi.

 

“Daha önce de söylediğim gibi, hadi evlenelim.”

 

Onunla evlenmeye ihtiyacı vardı.

 

“Alors’un istediği gibi geceyi birlikte geçirelim.”

 

Diello’nun ifadesi gözle görülür biçimde sertleşti ama yumuşak bir sesle konuşmaya devam etti.

 

“Onun yerine…”

 

Onun solgun ellerine uzandı.

 

“Elimi tut.”

 

Gerçek Ferro bulunana kadar biraz zaman kazanmak için birlikte bir gece geçiriyormuş gibi yapalım.

 

Krua ısrar edince, Diello onun sözleri karşısında gözlerini kocaman açtı.

 

“Gerçek Ferro’nuz ortaya çıkana kadar Alors ve Cartiel’in gardını düşüreceğiz ve sonra gerçek Ferro’nuzla onlara hükmedebilirsiniz.”

 

Orijinaline göre, gerçek Ferro, Krua’nın sahte Ferro olarak gelmesinden yaklaşık iki ay sonra ortaya çıktı. Yani o zamana kadar rakiplerinin gardını düşürebilirlerdi.

 

Elini açtı.

 

“Bunu yapabilecek yeteneğe sahipsiniz.”

 

Bu, Dük’ün reddedemeyeceği cazip bir anlaşma olacaktı.

 

İlk etapta, onu hedef alan pek çok kişi vardı ve onun tarafında olmak isteyen kimse yoktu ancak şu anda onun tarafında olan kişi, rakibinin gizli kartı Krua Alors’tu.

 

“Anlaşmanızın şartları bu mu?”

 

Kız hafifçe başını sallarken mavi gözleri ona bakıyordu.

 

“Evet, bu sözleşmeli evlilik karşılığında lütfen Alors’a saldır ve beni koru.”

 

Diello sanki acı çekiyormuş gibi dudaklarına dokundu.

 

Odayı uzun bir sessizlik kapladı.

 

Açık mavi olduğu her halinden belli olan gözlerinin derin bir deniz gibi koyulaştığını düşündüğü an, Diello yumuşak bir gülümsemeyle ağzını açtı.

 

“Tamam, bundan sonra bana Diello diyebilirsin.”

 

Sonunda ona elini uzattı.

 

“O zaman, söz verdiğim gibi, seninle evleneceğim ve yaklaşan düğünle birlikte, ilk gecemizi beraber geçireceğiz.”

 

Mavi gözleri yavaşça kapandı.

 

“O günden sonra, yavaş yavaş yeteneğimi kaybedeceğim.” Kederli sesi çınladı. “…Yeteneğimi kaybetmiş gibi yapacağım.”

 

Bunu söyleyen Diello ona yaklaştı.

 

Krua şaşırdı ve farkına varmadan bir adım geri attı. Yine de ona yaklaşmaya devam etti ve sırtına dokundu.

 

“Lütfen size gereken nezaketi göstermeme izin verin hanımefendi.”

 

Hafifçe gülümsedi.

 

“…Ah.”

 

Bu sözler üzerine bir an için rahatladı ve omuzlarını düşürdü.

 

Tuk.

 

Kendisinin bıraktığı düğme tekrar yerine takıldı. Kız garip sıcaklık ve gerginlikten titrediğinde, adam üzerindeki ceketi çıkarıp kızın açıkta kalan sırtına giydirdi ve sıcaklık anında onu sardı.

 

Ona gülümseyerek bunun bir anlaşma olduğunu belirtti.

 

…Böylece, bugün orijinal hikayenin çarpıtıldığı gün oldu.