An Extra Who Wants To Escape The Obsessive Male Lead Bölüm 15

Çevirmen: Anyelaa

 

 

Splash!

 

Suyun bol olduğu bölgelerde Alors doğal bir avantaja sahipti. Ve sanki bu yadsınamaz gerçeği teyit edercesine, kıyı şeridine çarpması gereken şiddetli dalgalar görünmez bir bariyerle çarpıştı.

 

“Suyu durduracağım!”

 

Bir kez daha elini uzattığında, kıyı şeridini rahatsız eden şiddetli dalgalar sadece dalgalanmalara indirgenmiş gibi görünüyordu.

 

“Ah…”

 

Diello kısa bir çığlık attı.

 

Bu doğru, Krua bir Alor’du. Suyu özgürce kontrol etme yeteneğine sahipti. Bu olağanüstü güç sayesinde deniz kenarında müthiş bir güç haline gelmişti.

 

Bununla birlikte, aile bağları nedeniyle Krua’nın Argenta’nın savaş alanında hayatını ortaya koyması gerekmiyordu. Sadece Alors işin içine girdiğinde yardıma gelmeliydi… yine de Argenta uğruna savaş alanının kalbine isteyerek atladı.

 

Su damlaları morumsu saçlarından aşağı süzülürken parıldadı ve buklelerinin ucunu ışıltıyla parlattı.

 

Crash!

 

Etraftaki su ona tepki verdi ve duruldu.

 

Crash!

 

Deniz onun yeteneğine karşılık olarak birkaç kez hareket etti ve amansız dalgalar nihayet kabarmalarını durdurduğunda, tüm savaş alanı ani bir değişime uğradı.

 

“Diello!”

 

Hemen dışarı fırlamalı ve canavarları öldürmeliydi. Ancak Diello gözlerini Krua’dan alamıyordu. Argenta alevleri kontrol ediyordu. Bu yüzden su onlar için korkunçtu ve deniz de ölüm diyarından farksızdı.

 

Ama şimdi, artık değil.

 

İlk kez denizin pırıl pırıl olduğunu gördü. Bu, canavarların ve insanların kanının karıştığı bir kan ve ölüm denizi değildi. Pırıl pırıl bir denizdi.

 

O anda deniz, su ve Krua’nın kendisi gözlerinde ışıl ışıl parladı.

 

 

 

***

 

Savaş alanına gitmeden önce, yeteneğime biraz daha aşina olmak için bir kez daha pratik yaptım.

 

Splash!

 

Yeteneğimi ne kadar çok kullanırsam, suyu kontrol etmek o kadar kolaylaştı.

 

Orijinal hikâyede Krua’nın böyle olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğundan bahsedilmiyordu, değil mi? Bildiğim kadarıyla, orijinal hikayede bir fincan çayı bile kontrol etmekte zorlanan biriydi. Gerçekten de, bu bedene sahip olduğumdan beri yeteneklerinde değişiklikler oldu.

 

Yine de bu benim için iyi bir şeydi.

 

Splash!

 

Leğendeki suyu şekillendirdim ve dağılmasına izin vermeden önce keskin, bıçağa benzer şekiller verdim. Sadece düşünerek etrafımdaki suyu nasıl hareket ettirebildiğim inanılmazdı. Nefes almak gibi doğal bir histi.

 

“Hazırlıklar tamamlandı. İlerlemek için emir bekliyoruz.”

 

O anda şövalyelerin komutanı yaklaştı ve başını eğdi.

 

Diello konakta olmadığından, ilerleme emrini verebilecek tek kişi bendim. Etrafımı saran Argenta şövalyelerine baktığımda, hepsinin Argenta’nın dördüncü katından seçkin üyelerden oluşan şövalyeler olduğunu gördüm.

 

“Argenta’nın dördüncü katına ait olan herkese şüphesiz güvenilebilir.”

 

Diello bir keresinde böyle söylemişti.

 

Sıradan sözlerine bakılırsa, bu konağın dördüncü katına sık sık gelen insanlar en azından benim sahte Ferro olduğumu biliyorlardı. Bu, konakta hiç casus olmadığı anlamına mı geliyordu? Ya da dördüncü kattaki hizmetkârlarla alt katlar arasında çok az etkileşim olduğu anlamına mı geliyordu?

 

Ya plan sızarsa?

 

Şimdiye kadar ben de böyle düşünürdüm…

 

“…”

 

Önümde saygıyla başını eğmiş duran şövalyeye baktım. O da dördüncü kattan biriydi.

 

Son hazırlıklarımızı yaparken, dördüncü kattaki insanların tahmin ettiğimden daha da ketum olduklarını fark etmeden edemedim.

 

Diello’nun güveni boşa çıkmamış olabilir miydi? Onların aksine, sözleşmeli evliliğimden haberdar olmayan üçüncü kat ve altındaki hizmetkârlar bana kayıtsızmışım gibi davrandılar.

 

“Pardon?.. Hanımefendi şahsen birliklere mi katılacak?”

 

Ancak savaş alanına bizzat gideceğimi söyledikten kısa bir süre sonra hizmetlilerin tavırları yavaş yavaş değişmeye başladı. Argenta’nın hangi katına ait olurlarsa olsunlar durum aynıydı.

 

Yarım günden kısa bir süre içinde gerçekleşen ciddi bir değişimdi. Bana karşı daha saygılı ve nazik olmaya başladılar. Sonuç olarak, bizi uğurlayan üçüncü kat ve altındaki hizmetlilerin yüz ifadeleri oldukça dostçaydı. Bu çok etkileyiciydi.

 

Arkamı döndüm ve arkamda mükemmel bir düzende duran şövalyelere baktım.

 

Dördüncü kattan şövalyeler oldukları için, Alors’un yeteneğini onların önünde bir dereceye kadar kullanabilirdim.

 

“Tüm birlikler, dördüncü bölgeye ilerleyin!”

 

Kılıcımı, emrimi bekleyen şövalyelere doğru kaldırdım. Ağır bir kılıç olmasına ve ihtiyacım olmayacak bir kılıç olmasına rağmen, onları havaya sokmak için daha iyi bir eşya olamazdı.

 

“Wahh!”

 

Kişner!

 

Ben en önde ata binerken, çok sayıda şövalye dördüncü bölgeye doğru yola çıktı. Aslında, yarısından daha azı dördüncü bölgeye gidecekti.

 

“Lütfen bana bir eskort sağlayın.”

 

Daha önce rica etmiştim.

 

Ancak ben savaş alanına katıldığımda, şövalyelerin sayısı önemli ölçüde arttı. Başka bir aile olsaydı, hanımlarının savaşa katılması fikri karşısında dehşete düşerlerdi.

 

Yine de burası Argenta’ydı, sonsuz denizin koruyucusu, suyu kontrol edebilen bir Alors olarak eşsiz bir konuma sahiptim. Bu, savaş alanındaki durumu anında kontrol edebilecek belirleyici anahtarın ben olduğum anlamına geliyordu.

 

Şövalyeler bu gerçeğin farkına vardılar ve bir huşu duygusu gösterdiler. Yine de hemen katılmamı kabul etmediler. Belki de bunun nedeni su manipülasyon yeteneğimin zayıf olduğunun bilinmesiydi.

 

“Lord’dan aldığım emir, güvenliğinize öncelik vermem yönündeydi, Madam…”

 

Güvenliğim konusunda endişeli görünüyorlardı.

 

Hiç itiraz gelmeyeceğini tahmin etmemiştim. İtirazlarını önceden hazırladığım bir yanıtla engelledim.

 

“Argenta’nın merkezi ben değilim, lordunuz Diello Argenta’dır. Savaşa bizzat katılmasına rağmen ilave kuvvet talebinde bulundu. Bu beni çok rahatsız ediyor.”

 

Talepte bulunurken, kişi bunu kendinden emin bir şekilde yapmalıdır. Başımı kaldırdım ve doğrudan şövalyelere baktım.

 

“Bu takviyenin gereksiz olduğu ortaya çıkarsa, gereksiz yere birlikleri harekete geçiren hanımefendileri tarafından pervasızca bir hareket olarak eleştirilecektir. Ancak Diello’nun tehlikede olması halinde Argenta ağır bir bedel ödeyecektir.”

 

Bu sözlerle birlikte şövalyeler nihayetinde benim etrafımdaki takviyeye devam etmeye karar verdiler.

 

Önden giden şövalyenin arkasından gittim ve diğer birçok şövalye de beni takip etti.

 

‘ Redias Argenta ölmemeli… ‘

 

Bu sefere katılmamın, hatta sınırlarımı zorlamamın nedeni buydu. Redias Argenta, Diello’nun baba figürüydü ve diğer herkes öldüğüne göre Argenta ana ailesiyle geriye kalan tek bağlantıydı.

 

Kısacası, Argenta’nın doğuştan gelen güçlü bir yeteneği olduğu anlamına geliyordu.

 

Daha sonra Alors ile yapılacak savaşta ana güç olarak faydalı olacaktı. Orijinal hikayede, böyle bir güce sahip olan Redius Argenta bu olayda kendini feda ederek Argenta’yı bir krize sokmuştu.

 

‘ Onu öylece bırakamam. ‘

 

“Hadi gidelim!”

 

Aciliyetten dolayı aceleyle söyledim.

 

Krua Alors’un vücudunun sadece suyu manipüle etme yeteneğini hatırlamaması büyük bir şanstı. At binme konusunda da yetenekli olduğu ortaya çıktı.

 

İlk binişimde yaşadığım kısa bir beceriksizlik anından sonra, hızla hızlandım ve hiç aksamadan ilerledim. Ben ilerledikçe çevredeki manzara çizgiler halinde bulanıklaşıyordu. Bu arada, bir an için düşündüm.

 

‘ Zamanım yok. ‘

 

Orijinal hikâyeye göre, Redias Argenta gerçek Ferro’nun gelişinden hemen önce ölmüş ve aileyi bir kriz durumunda bırakmıştı. Alors’un işlerini ve sahte düğünü takip etmenin karmaşası arasında bu önemli ayrıntıyı neredeyse gözden kaçırıyordum.

 

Gerçek Ferro düğünden iki ay sonra gelecekti.

 

Redias Argenta krizde olduğuna göre, Ferro gelene kadar fazla zaman kalmamıştı. Orijinal hikâye bir hizmetçinin bakış açısından anlatılmıştı, yani hem Krua hem de gerçek Ferro sadece figüranlardı. Yine de gerçek Ferro’nun nihayet ortaya çıktığı anı çok net hatırlıyorum.

 

Çünkü gerçek Ferro’nun kişiliğinin şakası yoktu.

 

 

 

｢ İnanılmaz derecede kindar biri, değil mi? Başkalarına acı çektirmekten hoşlanıyordu. Krua Alors’un altında çalışmayı tercih ederdim. Ayrıca, inanılmaz derecede inatçı. ｣

 

 

 

Hizmetçiler orijinalinde böyle diyordu. Dolayısıyla onunla görüşmeye hiç niyetim yoktu.

 

‘ Hemen ayrılmak için hazırlanmalıyım. ‘

 

Elbette, Alors’u tamamen mahvetmeden Argenta’dan ayrılmayacaktım, ancak hala buradayken ayrılmak için zemin hazırlamak uygun olurdu. Ancak bu, bu savaştan sağ salim döneceğim zaman için bir sorundu.

 

Güçlerimin kaynağın yakınında daha da güçlendiğini biliyordum, bu yüzden buraya güvenle geldim.

 

Ne olursa olsun, bu uçsuz bucaksız sahil şeridinde, özellikle de canavarların ortaya çıktığı bir yerde durmak beni inanılmaz derecede tedirgin ediyordu. Malikânede yaptığım deneylerde güvenle kontrol edebildiğim tek şey büyük küvetteki suydu.

 

Ancak, yeteneklerim sadece bu seviyede olduğuna göre, Dük Alors’un su manipülasyon yeteneği ne kadar güçlüydü?

 

Savaş alanında gerçekten yardımcı olabilir miydim?…

 

Yeteneklerimi aralıklı olarak kullanmama rağmen, sahil şeridini gördüğümde gergindim.

 

Ancak…

 

“Ateş et!…”

 

Uzaktaki deniz göründüğünde, Alors’un kanı içimde kıpırdanıp suyun varlığına tepki verirken damarlarımda bir heyecan dalgası dolaştı. Alors su üzerinde yenilmez hale geliyordu.

 

“!..”

 

Uzakta, Argenta’ya saldırmakla tehdit eden devasa bir dalga gördüm. Kaosun ortasında, Diello’nun beklenmedik varışım karşısında şaşkınlıkla dolan gözlerini bir an için yakaladım. Gözleri engin denizin kendisiyle aynı mavi tonundaydı.

 

Splash!

 

Alors’un kanı suya tepki vererek ellerimde mavi bir güç topladı.

 

Kraaa!

 

Yarı balık yarı insan olan garip canavar üzerime doğru yaklaştı ama ben hiç korku hissetmedim. Bu oldukça tuhaftı. Alors’un kanının aşıladığı özgüven olmalı.

 

“!..”

 

Elimi bir kez daha kararlılıkla savurdum.