An Extra Who Wants To Escape The Obsessive Male Lead Bölüm 1

〈 Üç Dük Ailesi 〉

Adından da anlaşılacağı üzere, üç dük ailesinin anlaşmazlık içinde olduğu bir yetişkin romanıydı. Bu roman, bir hizmetçinin bedenine sahip olan kadın başrolün bakış açısı olan gözlemci bakış açısını kullanıyor. Bir hizmetçi olarak, üç dük arasındaki gizli kan davasında hayatta kalmak zorundaydı.

 

Bir aşk romanı olmamasının yanı sıra, bir gözlemcinin bakış açısından okumak da ilginçti – bunlar romanın ilgi çekici yönlerinden sadece birkaçıydı.

 

Bir başka ilginç nokta da üç dükün eşsiz yeteneklerinin nasıl kalıtsal olduğuydu.

 

Dükün çocuğu olmasalar bile, aile üyelerinden birinin kanını taşıdıkları sürece, en güçlü güce sahip olanlarda bir sonraki dükün işareti beliriyordu.

 

Ancak, eşsiz yeteneklerini tamamen miras alabilmeleri için bazı şartlar vardı. Ruh eşleri olan ‘Ferro’ ile evlenmeleri ve isimlerinin Ferro’nun bedenine kazınması gerekiyordu. Buna ek olarak, tüm kalpleriyle birlikte üç gece geçirmeleri de gerekiyordu.

 

…Ancak o zaman yeteneklerini engelleyen Zambak İşareti teker teker silinecekti.

 

“Oh, bu yeni ve ilginç!”

 

Romanın okuyucularından biri olan kız, romanın konusunu ilk gördüğünde bunları söylemişti ve şimdi, bu ‘yeni ve ilginç’ romanın içine girmişti.

 

Ancak hissettiği tek bir şey vardı…

 

“Beni gerçekten bu ortama sokmak zorunda mıydılar?”

 

‘Neden, yazar neden? Benimle konuşmayacak mısın?’

 

Üç aile arasında, her türlü kötülüğü yapan kötü bir aile olan Alors ailesinin kızının bedenine sahipti. Babası Alors Dükü, Ferro’su erken ortaya çıktığı için ailenin benzersiz yeteneğini hızlı bir şekilde miras almıştı.

 

Romanda yeteneğini kötülük yapmak için kullanması ve sıcak –gizli– ilişkileriyle ünlüydü.

 

Ferro’sunun gerekliliklerini yerine getirdiğine için gözü Ferro’sundan başka kimseyi görmemeliydi ancak hemen bir ilişki yaşadı. Başka bir deyişle, Ferro’su zaten karısı olduğu ve yeteneğini uyandırdığı için tamamen değişti.

 

‘Ferro’suyla 50’li yaşlarında tanışmış olmalıydı…!’

 

Ama yine de, şimdiki Ferro’su yaramazlık yaparsa, onu diri diri gömer ve bir sonraki Ferro’yu bulurdu.

 

Ne olursa olsun, o kaygısız piç ile halktan bir kadının bir ilişkisi vardı. Onların aşk meyvesi, bedenine yerleştiği kız Krua Alors’tu.

 

Ancak Alors Dükü, Krua Alors’un halktan annesini doğum yapar yapmaz öldürdü. Bunun nedeni Krua ile kan bağı olmasına rağmen, içinde halk kanı taşıdığı için onu kabul edememesiydi.

 

…Krua bu şekilde annesiz büyüdü.

 

Ayrıca, Krua’nın Alors ailesinin eşsiz yeteneği olan su ile başa çıkma yeteneği yok denecek kadar azdı.

 

“İşe yaramaz şey!”

 

Alors Dükü Krua’nın artık onun için yararlı olmadığına karar verdi, ne de olsa Krua onun için sadece buydu.

 

Ancak kısa bir süre sonra işe yarar hale geldi.

 

Bu, o göç etmeden hemen önce oldu. Her şey, Düklerinin Ferro’sunu ciddiyetle arayan Argenta ailesiyle başladı. Argenta, Alor’larla anlaşmazlık içinde olan ailelerden biriydi.

 

“Dük Diello Argenta ruh eşini arıyor, değil mi?”

 

Haberi duyan Alors Dükü sanki bir fırsat yakalamış gibi hemen Krua’yı çağırdı.

 

“Onun ruh eşi olmalısın.”

 

“Ne?”

 

Bundan sonra, büyü kullanılarak vücuduna bir isim kazındı. ‘Diello Argenta‘ ismi aniden vücuduna kazındı, yani onun ruh eşi oldu. Bu yüzden, insanlar ne isterlerse söylesinler, bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.

 

Alors Dükü, sahte bir Ferro yaratmak için Dielo Argenta’nın adını onun sırtına kazıdı.

 

Zeki ve kurnaz olduğu için bu isim titizlikle kazınmıştı.

 

Alors’un su ile başa çıkma yeteneği sayesinde Krua’nın kanı manipüle edilmiş ve bu ismin ortaya çıkması için tıkanmıştı.

 

Kısa bir süre sonra Alors Dükü, Diello Argenta’ya haber verdi.

 

 

[Ferro’nuzu buldum.
Ailemizin birbiriyle bir ilişkisi olacağını beklemiyordum. Adın kızım Krua’nın sırtında belirdi. ]

 

…Başka bir deyişle, Ferro’sunu istiyorsa Alor’lara iyi davranmalıydı.

 

“Oraya gittiğinde çeneni kapatmayı unutma.”

 

Yeteneği miras almanın anahtarı Ferro aracılığıyla uyanmaktır.

 

Argenta Dükü’nün ilk gecesini ruh eşi olmayan bir kadın elinden alırsa, yeteneğini asla düzgün bir şekilde miras alamazdı. O zamana kadar bir şeyler yapmak için muhtemelen çok geç kalınmış olacaktı çünkü yetenek miras alınmazsa Argenta zayıflayacak ve üç dükün saflarından itilecekti.

 

Alors Dükü’nün amacı da buydu.

 

“Eğer başarısız olursan, geri dönecek iki bacağın ve hayatın olmayacak. Argenta’nın Ferro’su olmalısın.”

 

 

* * *

 

 

Çın! Çın!

 

Ve şimdi Krua Alors’un bedenine geçen o, sallanan arabanın içindeydi. Durumu kavraması sadece bir saat sürdü.

 

“Hayır, reenkarne olabileceğim onca dünya varken…”

 

…Neden Diello’ya yalan söyleyen Alors ailesinin kızı olmuştu?

 

Hayatından yakınsa da Krua Alors’un el aynasındaki yansıması kaybolmadı. Koyu mor saçları ve gözleriyle muhteşem bir kötü kadın hala orada yansıyordu.

 

Yine de bu görüntü hoşuna gitmişti.

 

Ama bir figüran olarak zaten yakında ölecekti. Orijinal hikâyede Diello Argenta’nın gerçek Ferro’su bir anda ortaya çıkmış, sahte olduğu anlaşılan Krua Alors ise ortadan kaldırılmıştı. Argenta’nın eliyle değil, Alors Dükü olan babasının eliyle.

 

Başka bir deyişle, Dük onu ağzını açamadan öldürecekti.

 

“…Böyle olamaz.”

 

Orijinali değiştirelim ve bir şekilde hayatta kalalım!

 

Tuhaf olan, Argenta’ya doğru yola çıkarken arabada, orijinalinde olduğu gibi, ona yardımcı olacak bir hizmetçinin olmamasıydı… Hayır, hiç yoktu.

 

Bu bedene yerleştiği için miydi?

 

İlk başta onunla arkadaşlık kurmayı ve ondan bilgi almayı düşündü ama sonra yine bir tehdide dönüşebilirdi.

 

“Diello Argenta…”

 

O kadar saf ve arkadaş canlısıydı ki, kötülerle dolu bir romanda onun gibi bir insanın var olması sorgulanabilirdi.

 

Krua Alors kendisine karşı olan bir aileden gelmesine rağmen…

 

“Bu senin istediğin bir şey değil, Krua.”

 

…Tatlı, iyi huylu bir adam onu böyle sıcak sözlerle sarmıştı.

 

Aynı zamanda romanın sonunda hayatta kalan tek erkekti.

 

Böyle bir adamın geleceğini kendi elleriyle mahvedemezdi. Ayrıca, bir şeyler ters giderse Alors Dükü onu öldürecekti ve eğer harekete geçerse sonu iyi olmayacaktı.

 

O zaman Diello’yu baştan çıkarmalı mıydı?

 

“Asla olmaz.”

 

Plan başarısız olursa Alors’un elinde ölecekti, başarılı olursa da öfkeli Argenta’nın elinde ölmesi doğaldı çünkü onun geleceğini mahvetmişti… Peki ya sonuç sadece başarılı ya da başarısız olmaksa?

 

O zaman yapması gereken tek bir eylem vardı.

 

* * *

 

“Benim adım Diello Argenta, Leydi Krua Alors.”

 

Argenta’nın kabul odasında sadece Diello vardı.

 

Siyah saçları ve soluk mavi gözleri saf ve temiz görünüyordu. Dahası, gözleri sakindi ve ona güneşin su üzerindeki yansımasını hatırlatıyordu… Acaba Krua suyla uğraşan Alors ailesinin soyundan geldiği için miydi?

 

Zayıf olmasına rağmen bir şekilde gözlerini o gözlerden alamıyordu.

 

Yüzlerce yıldır ailesiyle kavgalı olan bir ailenin kızı olmasına rağmen düzgün kıyafetler giymiş ve onu kibarca selamlamıştı.

 

“Ekselansları, Argenta Dükü.”

 

Diello’nun onu selamladığını duyunca ağzını açtı.

 

…Kumar oynaması gerekiyordu.

 

Diello orijinalinde ne kadar saf ve arkadaş canlısı görünürse görünsün, Alors’un sahte bir Ferro kullanarak geleceğini elinden almaya ve ailesini yok etmeye çalıştığını öğrendiğinde öfkelenecekti. Argenta ailesinin yeteneği olan alevler gibi öfkeyle ısınırdı.

 

Ve bu öfkeden doğrudan etkilenecek olan da oydu.

 

“Evet, Leydi Alors.”

 

Yumuşak bir ses ona cevap verirken, ağzını düz bir çizgi halinde kapattı.

 

Arabaya girdiği andan itibaren artık geri adım atamazdı… Madem geri adım atamıyordu, o zaman yüzleşmeliydi!

 

‘…Orijinali gibi ölmeyeceğim, değil mi?’

 

Sesi kararlılıkla çınlıyordu.

 

“Buraya senin gelinin olmaya gelmedim.”

 

Diello Argenta’nın önünde eğilirken, Krua’ya ‘gelin hatırası’ olarak gönderilen kolye boynundan aşağı sarkıyordu.

 

“….”

 

Kolyeye bakan Diello Argenta’nın yüz ifadesi belli belirsiz değişti. Belki de ona bir misafir gibi kibarca davranmak üzereydi bu yüzden çaydanlığı tutan eli bir an duraksadı.

 

“Benimle evlenmeyecek misin?”

 

Adamın merak dolu mavi gözleri ona döndü.

 

Kadın onun sözleri karşısında başını salladı.

 

“Hayır, buraya iş yapmaya geldim.”

 

Onun yeteneğini ve hayatını riske attı.

 

“Gerçek Ferro’nuz ortaya çıkana kadar bir kalkan ve sözleşmeli eş olarak hareket edeceğim.”

 

İlkini almak niyetinde değildi.

 

“…Gerçek olan ortaya çıkana kadar mı?”

 

Diello Argenta gözlerini kocaman açtı.

 

“Evet, gerçek olan ortaya çıkana kadar.”

 

Orijinalinde Diello, sahte Ferro Krua Alors tarafından kandırılmıştı. Üç Zambak İşareti tamamen silinmemişti, sadece ikisi kaybolmuştu ve yeteneği tam olarak uyanmamıştı. Bu nedenle, diğer ailelerle olan savaşlarda doğal olarak zorlanıyordu.

 

Ancak ya orijinal hikayeyi çarpıtırsa ve böylece onun yerine gerçek Ferro ile birlikte olursa?

 

Diello Argenta, doğal olarak güçlü yeteneğine ek olarak yanında gerçek Ferro ile tüm zamanların en güçlü yeteneğine sahip bir kişi olarak yeniden doğacaktı.

 

Bu, onu burada bir kenara atan Alors Dükü ile başa çıkmak için yeterliydi.

 

“En güçlü Dük olmana yardım edeceğim.”

 

‘Yani intikam almak istiyorsan, bunu Alors’a yönlendir.’

 

Hiç tereddüt etmeden doğrudan onun gözlerine baktı.

 

“Sahte bir Ferro olduğunu mu iddia ediyorsun?”

 

Diello Argenta’nın sesi konuşma boyunca yumuşak ve tatlıydı. Yine de ‘sahte’ dediği anda, ruh hali garip bir şekilde soğuklaşmış gibiydi.

 

Argenta ailesinin yeteneği ateş olsa da bu böyleydi.

 

“Evet.”

 

Olabildiğince sakin bir şekilde cevap verdi. Yine de bir an için hissettiği değişiklik bir yanılsama gibiydi çünkü adam aniden yeniden ışıl ışıl gülümsedi.

 

“Argenta ile teyit etmeme rağmen neden sahte olduğunu iddia ettiğini bilmiyorum ama eğer söylediklerin doğruysa,” sözlerini bitirmeden önce başını hafifçe eğdi. “Alors’un beni kandırması mantıklı. O zaman böyle barışçıl bir şekilde konuşamayız.”

 

Nazik sesinin aksine ortam buz gibiydi.

 

Argenta’nın bölgesindeydi. Söylediği gibi, eğer sahte olduğu ortaya çıkarsa, evlilik hemen iptal edilse ve Argenta Alorlara savaş ilan etse bile söylenecek bir şey yoktu. Tabii bu arada rehine olarak da alınabilirdi.

 

Onu sakinleştirmeye çalışarak yavaşça ağzını açtı.

 

“Seni kandırmak isteseydim bunu söylemezdim.”

 

Diello hemen durdu.

 

“Artık seni kandırmak gibi bir niyetim yok.”

 

Başını olabildiğince aşağı indirirken kalbi şiddetle çarpmaya başladı. Bu işlem şimdi başlayacaktı… Diello Argenta’yı burada ikna edemezse, biraz daha erken ölecekti.

 

“Önce, sırtımdaki adın… Bunun yalan olduğunu kanıtlarsam bana inanır mısın?”

 

Diello onun sözleri karşısında kaşlarını çattı.

 

Onun sakin bir denizi andıran mavi gözlerinin ne zaman fırtına tarafından yutulacağını asla bilemezdi.

 

Ona baktıktan sonra arkasını döndü ve yavaşça sırtını gösterdi.

 

“İstersen bu elbisenin düğmelerini açabilirsin.”